• Sitelere Geri Dön: arsiv.sirince.net / www.sirince.net
  • Gözler
     

    Haberler:

    Siteye geri dönmek için tıklayınız: arsiv.sirince.net

    Ana Menü

    Gözler

    Başlatan ONURCA, Tem 11, 2008, 07:41 ÖS

    « önceki - sonraki »

    ONURCA

    Olympos tanrıları, baştanrı Zeus'un yönetiminde kullarına karşı keyiflerince ve despotça davranırlarken, bu adaletsizliğe bir ses itiraz etti ve gözyaşlarıyla yoğurduğu balçıktan insan yarattı. Yarattığı insanın çok yönden aciz olduğunu görünce acıdı ve alev tanrısı Hephahistos'un ateş ocağından bir ateş parçası çalarak kendini koruması ve güçlenmesi için ona armağan etti. Kendi düzenlerinin bozulacağından korkan Zeus, bu davranışı ve asiliği yüzünden derhal Prometheus'u tutuklatarak Kafkas Dağı'na zincirle bağlattı. Zeus ve diğer tanrı(ça)ların kafasında 30.000 yıl sürmesi planlanan bir işkence vardı: Kendileri tarafından görevlendirilen bir kartal, her gün yenilenen Prometheus'un ciğerlerini geceleri yiyordu. Bir süre sonra Zeus'un çocuklarından biri olan yarı tanrı yarı ölümlü Herakles kurtarır Prometheus'u.


    Acılar yumağı halinde sökülünce ciğerleri, kendini karanlıkları kışkırtan dipsiz uçuruma düşerken buldu! Kendini buldu ama ellerini bulamadı ki onların yordamıyla uçurumdan uç veren ve yaşam kurtaran dala tutunsun! Zaten Herakles de yoktu! Düşerken onu şaşırtan yüreğinin çığlığından daha hızlı oluşu değil, yaşanmışların ve yaşanacakların kurgusunun film şeridi gibi her bir karesinin boşluk bırakmadan akıp gitmesiydi. ısa gibi "göğe yükselmiş" ama çok sürmeden Prometheus gibi, uçurumlara çivilenmişti.


    Tüm evren adeta Faunus ve Parcae'nin denetimine girmişti: Yalnızca ölüm ve ölümün buz gibi sessizliği vardı. Düşerken düşündüğü tek şey, Fimes'e olan düşkünlüğüydü ve bunu yerine getirecekti


    Beyninde zamanı geri çevirdi. Bir keresinde ormanda gezerken minicik bir karacayla karşılaşmış, 5-10 saniye süreyle göz göze gelmişti. Karacanın gözlerinde öylesine masum, öylesine berrak bir bakış vardı ki, insanlığından utanmıştı. Karaca, kendisinden ürküp kaçarken o gözlerini karacanın gözlerinde bırakmış ve öyle berrak bir göze uzun süre rastlamamıştı. Çok daha sonraları güneşe parlaklık ve ateş emziren bir çift gözle karşılaşmıştı. Kimi zaman gözler güneşte buluşmuş, kimi zaman birbirleriyle bütünleşmiş ve her bütünleşmede sevinç çığlıklarını bulutlara armağan etmişti. Bulutların kamburluğu bundandı.


    Pandora'nın Kutusu'nda sadece hastalıklar ya da kötülükler yoktu; iyilikler, güzellikler, sevgiler ve sevgililer de vardı. Kendisinden fersah fersah uzaktı ama olsun, yine de vardı... Uçurumda ise zaten hiç gerekli olmayacaktı.


    Gözler kendisine iyi gelmiyordu, "göze" geliyordu...

    Onur Çağlar